Aşk, dünyanın en tanımlanamaz ve belki de en açık şekilde ifade edilemez kavramı. Yıllardır her fırsatta birileri, muhatap oldukları kişilere sorar:
Aşk nedir?
Cevabı veren kişi önce biraz duraklar, arkasından ilk şoku atlatmanın verdiği güçle elinden geldiğince bu kavramı ifade etmeye çalışır. Elinden geldiğince olduğu için de herkes aşkı kendi penceresinden tanımlar ve her seferinde bir şeyleri unutuverir.
Binlerce şiir, roman, hikâye yazılır; diziler, sinema filmleri çekilir ve hepsi aşkı anlatmaya ve aşkı yaşatmaya uğraşır durur. Bu da aşkı benim penceremden analiz eden bir yazıdan öteye gidememektedir.
Bir şeyleri unuttuysam affola…
Bir “Sevgililer Günü” daha geçip gitti. Yine en çok platonik aşkları ve âşıkları yakıp gitti bu gün. Çünkü en büyük sevgiler belki de ayrılıkta yaşanıyordu. Vuslat bütün tılsımını bozuyordu aşkın.
Nazım’ın Pirayesi’ne mektupları, yâri, şairin yanında olsaydı çok fazla bir anlam ifade eder miydi? Yine Sezai KARAKOÇ’un unutulmaz platonik aşkı Muazzez AKKAYA’ya yazdığı şu güzelim dizeler platonik bir aşkın önsözleri olmasaydı bu kadar güzel çıkar mıydı bir bakalım:
Monna Rosa, siyah güller, ak güller
Gülce’nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Monna Rosa, siyah güller, ak güller
Açma pencereni, perdeleri çek
Monna Rosa, seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Monna Rosa, ben öteliyim
Açma pencereni perdeleri çek
İşte böyle devam ediyor şairin aşkına sözleri. Sevgililer günü, en büyük kalp ağrılarının günü olabiliyor karşılıksız sevenler için. Belki de yanlış zaman, yanlış kişi denklemine kurban gidebiliyor insan:
Ve nihayetinde yaşamak güzel kız
Küçük bir dal parçasıyla
Bir yüce ağaç yaratma sevdasıdır
Etinle, tırnağınla mücadele etmektir
Ve belki de acılara gülmek
Gülümsemektir yaşamak
Yeter ki paylaştığın insan doğru insan
Paylaştığın zaman doğru zaman olsun
Dünyanın en büyük heyecanını, en büyük pişmanlığını, en büyük hayal kırıklığını, en büyük acısını, en büyük özlemini, en büyük umudunu, en büyük mutluluğunu ve sevincini insan Aşk’ta yaşıyor. Yaşanan tüm sorunlara O’nun uğruna göğüs germeye hazır bir amele gibi kendini aşkın yoluna adıyor. Üstelik bazen O’nun kim olduğunu bile bilmiyor.
Doğru zamanda, doğru yerde, doğru insanla dünyanın en güzel aşkı ve onun sonunda mutlu bir evlilik. Belki de birçoğumuzun düşü buydu ve hepimizin ister kadın ister erkek olalım bu düşü kurduğumuz bir komşu çocuğu, bir okul arkadaşı ya da bir dershane arkadaşı hep oldu.
Aşkım! Sözcükleri kimi zaman havalarda uçuştu kimi zaman da kapıya konan küçücük bir kâğıt parçasının içine hapsoldu.
Dünyanın en büyük aşkıydı yaşadığımız ama günün birinde sevdiğimiz elimizin ucundan kayıp gidiverdi. Bize de bir film şeridi gibi bu gidişi seyretmekten başka bir şey kalmadı.
Ferdi Tayfur’la mesajlar gönderildi bu Vefasız Dünyaya: Elveda mutluluklar… Elveda tüm umutlar… Elveda ey gençliğim… Elveda geleceğim…
Ardından aslında hiç sevmediğimiz sadece saygı duyup, anlaştığımız birisiyle yaşamı sürdürme kararı (Aşkın İntiharı) alarak evlendik. Adına da “Görücü Usulü” dedik ama yüreğimizin bir yerlerinde o komşu çocuğu hep oldu ve de olmaya devam edecek dünya yok olana dek…
Doğru zamanda doğru yerde doğru kişiyle diye başlayan cümleler artık birçoğumuzun sadece hayallerini süslüyor. Geride bir evcilik oyunundan farksız bir saygı evliliği kalıyor.
Bugün sevgililer günü ama bu günün gerçek anlamına uyan aşkımız artık geri dönüşü olmayan bir yolda. Kime sevgililer günün kutlu olsun diyeceğiz. Saygılılar günün kutlu olsun demeliyiz galiba. Ne garip!
Platonik aşkların unutulmaz aktörlerinden birisi olarak kendi aşk filmimizi yönetip başrolü oynamaktan ve de sevgililer gününden nefret etmekten başka bir şey kalmıyor geriye.
En iyisi tüm bekârları Türkiye Varlık Fonu’na devretmek… Ne dersiniz?
Yıllar önce yazdığım bir şiirimde aşkıma söylediğim son sözlerle bu yazıyı noktalamak istiyorum:
BENİ ARAYACAKSIN
Yenemeyecek beni ne sen ne de hayat
İnadına direnecek ve
Umut bekleyeceğim yarınlardan
Ben yine her “Aşkın Günü” geceye doğru
Bir düş âlemine dalacağım
Ve orada Yavuz Bingöl’den türküler
Umutlu ve sevda kokan türküler dinleyeceğim
Turnalar’a gel “Sevdiğim Ol” diyeceğim
Kaybeden
Kaybeden sen olacaksın
Doğru zamanda, doğru yerde
Doğru insan değildi diyeceğim yüreğime
Ve değerimi günün birinde anladığında
Ki, anlayacaksın. Anlayacaksın ama ne fayda
İşte o zaman da beni bende bulamayacaksın
Bu sefer sen dalacaksın
Dipsiz düşler âleminin en ıssız mahzenine
Yıllanan aşkının sarhoşluğundan habersiz
Sonu olmayan bir yolda
Beni arayacaksın
Beni arayacaksın
Dipnot: Aramadı.
(GECİKMİŞ) SEVGİLİLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
Yorum yazarak Elbistan Kaynarca Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistan Kaynarca hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistan Kaynarca editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistan Kaynarca değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Elbistan Kaynarca Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistan Kaynarca hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistan Kaynarca editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistan Kaynarca değil haberi geçen ajanstır.