Uçmak ve göğün mavisinde doya doya kanat çırpmak kuşlar için özgürlüktür. Bir de daldan dala konup kalkmaktır kuşların özgürlüğü. Siz hiç yuvasında kanat çırpıp da uçmayan kuş gördünüz mü? Birkaç çırpınıştan sonra uçmaktan vazgeçip yeniden yuvasına konan kuşları… Bir kanadında uçma içgüdüsü bir kanadında yuvayı terk etme korkusu. Bir kuşun yuvasında kanat çırpıp da uçmaması, korkunun içgüdüye galebe gelmesinin sonucu olsa gerek. Özellikle de yavrusu, yumurtası yuvada olan kuşlar yapar bunu… Gözü gibi koruduğu bir şeyden vazgeçememek… Sanıyorum ki, kendi ilini, ilçesini, köyünü bırakıp da başka ellere gidenler arasında bu kuş tedirginliği yaşamayan yoktur. Ozan Mahsuni Şerif’in “Kondum kondum uçamadım” dizesi hep böyle bir devinimi, böyle bir tedirginliği canlandırır gözümde; çırpınıp çırpınıp uçamamak, gitmek isteyip de gidememek, bir şeylerden vazgeçememek…
Tahsin Yücel’in bir yazısında okumuştum: “Anam bazen havaya bakar, ‘gök delinse de bir nefes alsam’ derdi” diyor. Bunalım sonucu bir patlama cümlesi bu… İnsanın bazen bulunduğu köyde, şehirde bunaldığı, sıkıldığı, “Buradan gitsem de bir nefes alsam!” dediği anlar olur ama gidemez. Tıpkı yuvasında kanat çırpıp da uçmayan kuşlar gibi. Uçmakla uçmamak, gitmekle gitmemek arası ikilemler yaşanır. Niçin? Geride bırakmaya kıyamadığı, vazgeçemediği değerler vardır da ondan. Ailesi, yakınları, doğup büyüdüğü sokaklar, gençliğini tükettiği caddeler, dili, kültürü vb… Kolay mı bunlardan vazgeçip gitmek? İşte, doğup büyüdüğü yerden kopup başka yerlere göç edenlerin memleketini sık sık ziyaret etmek istemesi, böyle bir çırpınışın sonucudur; bir şeylerden vazgeçememek…
Eskişehir yönünden Ankara’ya doğru hızla gidiyorduk. Yüzlerce araba gelip geçiyor sağımızdan solumuzdan. Bunların hiçbirisi dikkatimizi çekmiyorken ansızın 46 E… plakalı bir otomobil peyda oldu önümüzde. Benden önce eşim bağırdı, “Aha Elbistan!..” Heyecanlanmadık desem yalan olur. Bir biz onu, bir o bizi sollayıp durduk. Tanımadığımız halde her geçişte o bize biz ona el salladık, selamlaştık.
Şairin, “İlk önce kımıldar hafif bir sancı” dediği gibi içimde ince, hafif bir sancı kımıldadı. Biraz özlem biraz burukluk, en çok da gurbet sancısıydı bu… Gelmek bir sancı, gitmek bir sancı.
Bir yandan 46 E…’ye el sallarken bir yan da şu dörtlük çıkıp geldi belleğimin derininden:
“Garibim her taraf bana yabancı
Dertliyim çekinme doldur be hancı
İlk önce kımıldar hafif bir sancı
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş...”
Yorum yazarak Elbistan Kaynarca Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistan Kaynarca hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistan Kaynarca editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistan Kaynarca değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Elbistan Kaynarca Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistan Kaynarca hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistan Kaynarca editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistan Kaynarca değil haberi geçen ajanstır.