Yaz aylarında Elbistan’ın dölleri Cahan’da da Söotlü’de de çimerdi; kimi dağa çıkardı, kimi it boğuşturur, kimi de kuş vurmak için elinde sapanla dolaşmaya başlardı. Mahallede Löddük, Minevara / Mullavara, Nanakeş, Mık, Gosguç, Çelik-Çomak, Sağlama-Solaklama, Saklambaç, Kovalambaç, Köşe Kapmaca, Kör ebe, çember veya teker sürme, futbol, İstop, Mici, İp atama, Nesi var, Abudamya, Uzuneşek, Kif/Kıf, Deleme çevirmek gibi daha aklıma gelmeyen onlarca oyun oynarlardı. Rüzgârlı havalarda evinin damına çıkıp uçurtma uçuranlar olurdu. Valla bizim mahallenin döllerinin yaptığını hiç duymadım, başka mahallenin döllerinden anasının babasının tembahlerini unutanları bostanlara hıyar, acir, tomatis veya bahçelere alma, erik, gaysı yolmaya, tut yimeye giderdi. Bunlardan birkaçı hariç hiç birinin malzemesi satın alınmazdı. Keser, çekiç, çivi, bıçak, ip ve son zamanlarda top gibi malzemeler hariç hepsini biz yapardık.
Baharda söğütler taze dallarını verirken bizim de Cahan’ın ve Söotlü’nün belli yerlerinde çimme zamanımız yaklaşırdı.
Güneşin sıcaklığını sırtımızda hissetmeye başladığımız günlerden itibaren adeta ayağımız alışsın der gibi nehir kenarlarında dolaşırdık.
Şunu buraya eklemek isterim; bizim mahallenin dölleri nedense bir türlü balık tutmaya heveslenmedi. Oysa Ceyhan nehri evlerimize taş çatlasa yüz metre uzaklıktaydı...
Nehir kenarında dolaşırken söğütlerin taze dalları üç türlü işimize yarardı. Önceleri bir elimizle dalın ucundan tutar diğer elimizle yeni açmaya başlamış söğüt yapraklarını ters tarafa doğru sıyırıp avucumuzda biriktirir ve iştahla yerdik. Hanifi Hoca’nın köprüsünün oralardan başlayıp Battal Köprüsüne, oradan da Ceyhan ile Söğütlü’nün birleştiği Suçatı’na doğru gezmeye giderdik. Kurbağa taşlar, küçük göletlerde gördüğümüz Çomça balıklarını (kurbağa yavruları) elimize alırdık.
Bu gezilerin birinde içimizden ilk aklına düşenin “Hadin döller düdük gavladak” demesiyle hareket geçer ve herkes yapraklarını sıyırıp yediği dallardan birini uygun bir yerinden kırar düdük kavlatma işini başlatırdı. İçlerinden birinde küçük bir çakı alması yeterdi. Onu sırayla herkes alıp elindeki serçe parmak kalınlığındaki dalın ucunu düzledikten sonra en baştan düzgün, budaksız yerinden altı yedi santim boyunda bir yerden çakı ile sanki kesecekmiş gibi dairesel olarak iz yapılır. Bu iz sadece dalın kabuğu derinliğinde olmalıdır. Dalın bu kısmı bir ağaç dalının, kütüğünün üzerine konarak ve hatta ağaca yaslayarak kalınca ve düzgün bir dalla, bıçağı olan bıçağın sapı ile o belirlenen kısmın her yerine çevire çevire ve “Kav kav kav” diyerek vurmaya başlar. Bu vuruşlar, asla kabuğa zarar vermeyecek güçte olmalıdır. Parmaklarımızla döndüre döndüre vurmaya devam edilir. Bir süre sonra kabuk ile içindeki sert kısım boşlamaya başlar. Bu iki parmakla sıkarak kontrol edince anlaşılır. Arada özünün üzerinde kabuğun dönüp dönmediği ezmemeye dikkat edilerek zorlayarak kontrol edilir. Bu zorlamalar kabuğun boşlamasına katkı verir. Hareketsiz yerlerine hafif hafif vurmaya devam edilir. Bir süre sonra tamamen boşlar ve çekerek çıkartılır. Nispeten ince tarafından ama sadece renkli kısmı yarım santim kadar yontulur. Buradan üfürüldüğü zaman ötmeye başlar. Bunların içi boştur. Buna dilsiz düdük denir. Düdüğün kalınlığına ve boyuna göre sesinde kalın ve ince değişiklik olurdu. Çeşitli boyutlarda yapar cebimize korduk. Canımız istediğinde öttürürdük. Dilsiz düdüğü, soğan mürtleğinden hatta bir yeşil soğan dalından, kabak sapından da yapmak mümkündür. Bunların hele yapraktan yapılanın ömrü ancak birkaç üflemelik olurdu. Kamıştan da dilli veya dilsiz düdük yapılır; daha da kalıcı olur.
Büyüklerimizin yanında üç beş kere öttürürsek “Öf bu ne yaa gedin başka yerde öttürün!” diye azar işitirdik.
Yorum yazarak Elbistan Kaynarca Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistan Kaynarca hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistan Kaynarca editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistan Kaynarca değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Elbistan Kaynarca Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistan Kaynarca hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistan Kaynarca editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistan Kaynarca değil haberi geçen ajanstır.