Kimyevi gübre kullanmadan ve susuz olarak yetiştirilen ata tohumu buğdayın bir başağında 150’ye yakın dane bulunurken boyu da 1,5 metreye ulaştı.
Elbistan’da tarımla uğraşan İbrahim Ethem Yıldırım, genleri binlerce yıldır korunduğu için ‘ata tohumu’ olarak adlandırılan buğdayı, Elbistan Ovası’nın toprakları ile buluşturdu. Kendisine ait yaklaşık 2 dönümlük arazide deneme ekimi yapan Yıldırım, dekara 300 kilogram verim aldı.
Orakla hasat ettiği buğdayın Elbistan’da yaygınlaşmasını istediğini belirten çiftçi İbrahim Ethem Yıldırım, “Sağlığımızı korumak ve kimyevi gübre belasından kurtulmak için bu tohuma yönelmeliyiz” dedi.
Günümüzde ekimi yapılan buğdayın genleriyle oynanıp içinden tokluk hissi alınarak 14’ten 42’ye çıkarıldığının bilgisini veren Yıldırım, “Ata tohumu, DNA dizilimine müdahale edilmeden ve saflığı korunarak çoğaltılan bir tohum çeşididir. Bu tohumlar, nesilden nesle yetiştirilen doğal ürünlerden elde edilir. Ata tohumuna gen testi yapılmış ve genlerinin bozulmadığı ispatlanmıştır.7+7=14 gene sahiptir. Günümüzdeki tüketilen buğdayın genleriyle oynanıp içinden tokluk hissi alınarak gen sayısı 42’ye çıkarılmıştır” şeklinde konuştu.
Elbistan’daki ilk ekim denemesinde kimyevi gübre ve ilaç kullanmadığının altını çizen Yıldırım, şöyle devam etti:
“Daha önceleri bostan olarak kullanılan 1,7 dönüme 25 kilo ata tohumu ektim ve ekiminde karınca tozu, zirai gübre ve herhangi bir kimyasal kullanmadım. Sadece dönüme 14 kilo solucan gübresi atarak ekimini elle yaptım. Tohumu bu işin ticaretini yapan bir firmadan temin ettim. Aldığım firma ekim tavsiyesi olarak tohumları karınca tozuyla karıştırıp tabana ekimde taban gübresi atmamı önerdi ancak sağlıklı ve organik olmasını istediğimden bu kimyasalları kullanmadım. Bu tohumu üreten çiftçilerimiz var. Benim farkım tohumun saflığını bozmadan kimyasallardan koruyarak üretmek. Kimyasal gübreye alıştırmak istemedim. Bir nevi ıslah çalışması diyebiliriz. İnsan sağlığının hiçe sayıldığı kapitalist dönemde çiftçilerimizin bilinçli ve sağlıklı üretim yapması hepimizin hayrına olacaktır.”
Hasat işlemini de başka buğdaylarla karışmaması için geleneksel yöntemlerle yaptığını vurgulayan Yıldırım, “Hasadı biçerdöverle değil eski usul orakla gerçekleştirdim. Biçerin deposundaki başka buğdaylarla karışmasını istemedim. Hamdolsun verim çok iyiydi. Dönüme 300 kiloya yakın verim aldım. Bu sene havalar yağmurlu geçtiğinden sulamadım ancak sulandığında verim yüzde 50 fazla olabilirdi. Bu tohum GDO'suz ve yetiştirilmesinde kimyasal kullanılmadığı için organiktir. Boyu çok uzun 150-160 cm boyunda, sapı da çok kalın. Samanı diğer buğdaya göre çok fazla, hayvancılığa da faydası olacak.
Zirai ilaçlarla üretilen modern tohumlarda bitki boyu 75-90 cm arasıdır. Başaktaki dane sayısı 40-50’dir. Ata tohumundaki dane sayısı da 1 başakta 140-150 buğday tanesi çıkıyor, kardeşlemesi de gayet iyiydi. En önemli özelliği genetiği değiştirilmemiş olması ve yetiştirilmesinde zirai gübre ihtiyacı duymaması. Zirai gübreler toprakta kalıntı bırakıyor ve kimyasal madde içeriyor. Amacım halkımızın sağlıklı ekmek tüketmesi ve çiftçilerimizin zirai gübre belasından kurtulmasıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Ata tohumu ile ilgili yanlış bir kanaat olduğunu hatırlatan çiftçi İbrahim Ethem Yıldırım, “Bu tohum hakkında yanlış anlaşılan bir bilgi var. 7 bin yıllık buğday olarak söyleniyor. İnsanlar da buğday 7 bin yıl bozulmadan nasıl günümüze kadar gelebilir diyor. Haklılar da, bu elmas değil 7 bin yıldır bozulmasın. Bozulmayan şey buğdayın genleridir. Bu buğdayın ne kadardır o küpte olduğunu arkeoloji ekibi bilir. Ancak bu buğdayın Allah'ın lütfu olduğu aşikar çünkü saf gen. Bu tohuma ülkece sahip çıkmalıyız” çağrısını yaptı.